Milli Kütüphane,Avrupa Birliği'nin dijital kütüphanesi 'Europeana'ya Türkiye'den giren ilk kurum oldu. Milli Kütüphane'nin dijital ortamındaki 27 bin 50 el yazması ve 10 bin civarı eski harfli dergi artık Avrupalı tarafından da görülebilecek. Böylelikle Avrupa ülkelerinin kültür kurumları, bilgi-belge merkezleri birleştirilmiş oldu.Milli Kütüphane Genel Müdürü Tuncel Acar, 'Bizdeki 27 bin civarı yazma eser dijital ortamdaydı ama Europeana'nın sitesi içinde yoktuk biz. Bu bir eksiklikti. Birkaç gün önce Europeana ile bir protokol imzalayarak Milli Kütüphane eserlerini de sistemlerine dahil ettik' dedi.
9 Mayıs 2013 Perşembe
Atabetü'l-Hakayık (günümüz Türkçesi ile Gerçeklerin Eşiği), Edip Ahmet Yükneki'nin 12. yüzyılda, Karahanlı beylerinden Muhammed Dâd Sipehsalar'a hediye ettiği, hadis ve Arapça beyitlere dayanarak yazdığı şiirlerle, ahlaklı insan olmanın yollarını, ahlak ilkelerini açıklamış, çeşitli ahlakî öğütlerde bulunmuş, İslamî düşünce ve görüşlere yol gösterici olmuştur.
Modern zamanda ilk bilindiğinde "Hibetü'l-Hakayık" veya "Aybetü'l-Akayık" olarak, yanlış bir şekilde isimlendirmiştir. Eserde dünyayı, Allah'ı, insanı bilmenin sadece bilim yoluyla olabileceği anlatılır. Bilginin faydası ve bilgisizliğin zararı hakkında olan konuyu işlemiştir.
Nazım birimi beyit ve dörtlüklerden oluşan bu eserini şair, Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig’i gibi aruz vezniyle ve Kaşgar Türkçesi ile yazmıştır. Şairin bu eserini nerede ve ne zaman yazdığı kesin olarak bilinmemektedir. Atabetü'l-Hakayık'ın Kaşgar şivesiyle, Uygur harfleriyle yazılmış ilk yazması İstanbul'da Ayasofya Kütüphanesi'nde bulunmaktadır
Özellikleri
[değiştir]
- Edip Ahmet Yükneki tarafından 12 yy. da yazılmıştır.
- Konusu din ve ahlaktır.
- Didaktik (öğretici) bir eserdir.
- Gazel ve kaside denilebilecek tarzda şiirler vardır. Eser mesnevi tarzında yazılmıştır.
- 46 beyit ve 101 dörtlükten oluşmaktadır.
- Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
- Telmih (hatırlatma) sanatı kullanılmıştır.
- Eser 14 bölümden oluşur. Baştaki 5 bölüm giriş, şairin "nevi" adını verdiği 8 bölüm asıl konu, sondaki 1 bölüm de bitiriş bölümüdür.
- Giriş bölümleri kaside biçimiyle (aa ba ca da...), asıl konu ile ilgili bölümler ve bitiriş bölümü dörtlüklerle (aaba) yazılmıştır. Giriş bölümünde 40 beyit, asıl konu ve bitiriş bölümlerinde 101 dörtlük vardır. Eserin tamamı 484 dizeden oluşur.
- Eser geçiş dönemi edebiyatı ürünüdür.
TERKİB-İ BEND (Kanunî Mersiyesi) ve açıklaması
TERKİB-İ BEND (Kanunî Mersiyesi)
Mersiye-i Hazret-i Süleymân Hân aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân
(Birinci bend)
Ey pây-bend-i dâm-geh-i kayd-ı nâm ü neng
Tâ key hevâ/yi meşgale-i dehr-i bî-direng
An ol günü ki âhir olub nev-bahâr-ı ömr
Berg-i hazana dönse gerek ruy-ı lale-reng
Âhir mekânının olsa gerek cür’a gibi hâk
Devrân elinde irse gerek câm-ı ayşa seng
İnsân odur ki âyine veş kalbi sâf ola
Sînende n’eyler âdem isen kîne-i peleng
İbret gözünde niceye dek gaflet uyhusu
Yetmez mi sana vâkıa-i şâh-ı şîr-çeng
Ol şeh-süvâr-ı mülk-i saâdet ki rahşına
Cevlân deminde arsa-i âlem gelürdi teng
Baş eğdi âb-ı tîğına küffâr-ı Engerüs
Şemşîri gevherini pesend eyledi Freng
Yüz yire kodu lûtf ile gül-berg-i ter gibi
Sanduka saldı hâzin-i devrân güher gibi
Vezin: mefûlü / fâilâtü / mefâîlü / fâilün
Günümüz Türkçesiyle
1. Ey şan ve şöhret düşüncesinin tuzağına ayağı bağlı olan kişi, bu kararsız dünyanın işleriyle uğraşma hevesi daha ne zamana kadar sürecek?
2. Ömrünün ilkbaharının son bulup lâle renkli yüzünün güz yaprağına döneceği o günü düşün.
3. Sonunda senin de hayat kadehine feleğin elinden bir taş gelecek ve yerin, kadehin son yudumu gibi toprak olacak.
4. Gerçek insan, yüreği ayna gibi temiz ve lekesiz olan in¬sandır. Eğer sen de insansan, göğsünde bu kaplan kini ne arıyor?
5. Bâkî da ibret alması gereken gözünde bu gaflet uykusu ne zamana kadar sürecek? Sana aslanpençeli pâdişâ¬hın başına gelen olay ibret alman için yetmez mi?
6. O, mutluluk ülkesinin usta binicisi pâdişâhın atına, dola¬şırken dünyâ alanı dar gelirdi.
7. Macar kâfirleri onun kılıcının suyuna baş eğdiler. Fransız kâfirleri de kılıcının cevherinin tadını tadıp beğendiler.
8, Taze gül yaprağı gibi yüzünü yavaşça yere koydu. Devran hazinecisi de onu değerli bir mücevher gibi sandığa yerleş¬tirdi.
4. Bent:
1. İlkbahar bulutu senin acından benim gibi ağlayıp dövün¬sün; ağlaya ağlaya ufukları çepeçevre dönüp dolaşsın.
2. Sabah vakti öten kuşların iniltileri dünyayı tutsun. Güller saçlarını başlarını yolsunlar, bülbül âh çekip feryat etsin.
3. Dağlar yas tutup, sümbüller saçlarını yolsun, ağlasınlar; sel gibi akan gözyaşlarını eteklerine döksünler.
4. Güzel huyunun kokusunu andıkça, Tatar miskinin göbe¬ğinin içi, derdinle lâlenin içi kapkara olsun.
5. Gül senin ayrılığın üzüntüsüyle yollara kulak verip dinle¬sin. Nergisin yaptığı gibi kıyamete kadar senin gelmeni beklesin.
6. İnci gibi gözyaşları döken göz ağlamaktan dünyayı denizlere döndürse, yine de senin gibi büyük, değerli bir inci meydana getirmez
7. Ey gönül, bu anda bana dost olan yalnız sensin. Gel bari ney gibi birlikte ağlayıp inleyelim.
8. Ahımız ve iniltilerimizin sesini göklere yükseltelim. Bu yedi bend, padişahın derdini çekenleri büsbütün coştursun.
Şiir ve Zihniyet: Osmanlı devletinde tahtta en uzun süre kalan 16. yüzyıl Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üzerine, aynı yüzyılda yaşayan Bâkî'nin ünlü mersiyesini okudunuz.
Şiirde dönemin zihniyetini yansıtan toplumsal, siyasi, askerî, ekonomi, sa¬nat, dil, din ile ilgili unsurlardan bazıları şunlardır:
• Birinci bendin altıncı beytinde "mülk-i saadet" ifadesinden, ekonominin iyi olduğunun, insanların refah içinde yaşadığının işaretidir.
• Dünyanın geçici oluşunun vurgulanması dönemin sanatçılarının dünyaya bakış açısının izleridir.
• Aynı beyitte padişahın atıyla dünyayı dolaşmasına değinmiştir. Bura¬dan Osmanlı'nın ulaşımını atlarla sağladığı ve ülkeleri fethedebilecek kadar güçlü bir devlet olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
• Bâkî'nin şiirlerinde Kanunî devrinin görkemli, zengin hayatını bulmak mümkündür. Bakî rahat ve ihtişamlı bir devrin şairi olduğunu hemen hissettirir.
• Bilindiği gibi 16. yüzyıl Osmanlı'nın her alanda (askeri, siyasi, kültürel, iktisat) en parlak dönemidir. Birinci bendin seki-zinci beytinde Avrupa ül¬kelerinden Macaristan ve Fransa'nın Osmanlı Devleti'nin büyüküğünü kabul ettiğini görüyoruz. Bu, dönemin siyasi görünümünün edebî esere yansımasıdır.
Şiirde Ahenk: Ahenk, aruz ölçüsü ve uyaklarla sağlanmıştır. Okuduğunuz şiir, "mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün" kalıbıyla yazıl-mıştır.
I. BENT:
nam ü neng a
bî-direng a
nevbahar-ı ömr x -eng: zengin uyak Terkiphane
rûy-ı lale - reng a
kuffar-ı Engerus x
eyledi Freng a
gülberg-ı ter gibi b gibi: redif Vasıta beyti
güher gibi b
IV. BENT:
bî-karâr c
nev-bahâr c
subh-dem x –ar: zengin uyak Terkiphane
hezar c
hem nefes x
zâr-zâr c
bülend d "-end": zengin uyak Vasıta beyti
bend d
Şiir Dili: Şiirde sözcükler; gerçek, yan ve mecaz anlamlarıyla kullanılmış, dizelerde sanatlı anlatımlara yer verilmiştir. Özel-likle 1. bentte Arapça ve Farsça sözcüklere, tamlamalara çokça yer verilmiştir. Öyle ki bu bentte "ey" sözcüğünün dışında Türkçe sözcük kullanılmamıştır.
Tenasüp (anlamca ilgili sözcüklerin aynı birimde toplanması) sanatına sıkça yer verilmiştir. Şair üçüncü beyitte hayatı kadehe, benzetiyor. Kadehin son yudumu gibi toprak olacağını söyleyerek sanatsal ifadelere yer veriyor. 1. bendin dördüncü beytinde paslanmış ayna, kaplan derisine benzetilmiştir.
ŞİİRDEKİ BENZETMELER
Benzeyen Kendisine Benzetilen
Dünyanın zevkleri tuzak
İnsan vücudu içki kadehi
Ecel taş
Kalp ayna
Kanunî aslan, baş süvari
Kanûnî'nin yüzü gül yaprağı
Kanûnî'nin vücudu elmas (mücevher)
Dördüncü bendin ilk beytinde ilkbahar bulutunun ağlamasında bir kişileşti-rilme söz konusudur. İkinci beytinde tenasüp sanatı vardır. "Nale, mürgan, sulh-dem, gül, âb u figan, hezar" sözcükleri anlamca ilgilidir. "Hezar" söz¬cüğüyle tevriye yapılmıştır. Hezar hem "bülbül", hem "binlerce" anl***** geliyor. Üçüncü beyitte, sümbüllerin saçını çözüp ağlaması kişileştirme (teşhis) sanatına örnektir. Dördüncü beyitte gül, insan gibi düşünülmüş (teşhis), intizar hem gözlemek hem de beklemek anlamında "tevriyeli" kul¬lanılmıştır. Aynı beyitle hüsnitalil sanatı da vardır.
Şiirde Yapı: Bu şiirin nazım şekli "terkib-i bencfdir. Nazım birimi de adından anlaşılacağı gibi "bent”tir. Alt birim olan "beyit-ler bir araya gelerek ana birim olan "benfi oluşturur. 5-15 arasında değişen bendlerden kurulur. Her bent genellikle 5-10 be-yitten oluşur. Bendler, "terkiphane" ve "vasıta" bölümle¬rinden meydana gelir. Vasıta beytinde, dizeler kendi aralarında uyak-lıdır. Va¬sıta beyti, her bendin sonunda tekrarlanırsa, nazım şekli "terci-i bend" adını alır. Terkib-i Bend, bir musammattır. Nazım birimi beyit değil, benttir.
Terkib-i bentlerde genellikle talihten ve hayattan şikâyetler, dinî, tasavvufi, felsefi düşünceler anlatılır, toplumsal yergilere yer verilir.
Kaynak:http://www.kulturforum.biz/2011/01/terkib-i-bend-kanuni-mersiyesi-ve.html
Mersiye-i Hazret-i Süleymân Hân aleyhi’r-rahmetü ve’l-gufrân
(Birinci bend)
Ey pây-bend-i dâm-geh-i kayd-ı nâm ü neng
Tâ key hevâ/yi meşgale-i dehr-i bî-direng
An ol günü ki âhir olub nev-bahâr-ı ömr
Berg-i hazana dönse gerek ruy-ı lale-reng
Âhir mekânının olsa gerek cür’a gibi hâk
Devrân elinde irse gerek câm-ı ayşa seng
İnsân odur ki âyine veş kalbi sâf ola
Sînende n’eyler âdem isen kîne-i peleng
İbret gözünde niceye dek gaflet uyhusu
Yetmez mi sana vâkıa-i şâh-ı şîr-çeng
Ol şeh-süvâr-ı mülk-i saâdet ki rahşına
Cevlân deminde arsa-i âlem gelürdi teng
Baş eğdi âb-ı tîğına küffâr-ı Engerüs
Şemşîri gevherini pesend eyledi Freng
Yüz yire kodu lûtf ile gül-berg-i ter gibi
Sanduka saldı hâzin-i devrân güher gibi
Vezin: mefûlü / fâilâtü / mefâîlü / fâilün
Günümüz Türkçesiyle
1. Ey şan ve şöhret düşüncesinin tuzağına ayağı bağlı olan kişi, bu kararsız dünyanın işleriyle uğraşma hevesi daha ne zamana kadar sürecek?
2. Ömrünün ilkbaharının son bulup lâle renkli yüzünün güz yaprağına döneceği o günü düşün.
3. Sonunda senin de hayat kadehine feleğin elinden bir taş gelecek ve yerin, kadehin son yudumu gibi toprak olacak.
4. Gerçek insan, yüreği ayna gibi temiz ve lekesiz olan in¬sandır. Eğer sen de insansan, göğsünde bu kaplan kini ne arıyor?
5. Bâkî da ibret alması gereken gözünde bu gaflet uykusu ne zamana kadar sürecek? Sana aslanpençeli pâdişâ¬hın başına gelen olay ibret alman için yetmez mi?
6. O, mutluluk ülkesinin usta binicisi pâdişâhın atına, dola¬şırken dünyâ alanı dar gelirdi.
7. Macar kâfirleri onun kılıcının suyuna baş eğdiler. Fransız kâfirleri de kılıcının cevherinin tadını tadıp beğendiler.
8, Taze gül yaprağı gibi yüzünü yavaşça yere koydu. Devran hazinecisi de onu değerli bir mücevher gibi sandığa yerleş¬tirdi.
4. Bent:
1. İlkbahar bulutu senin acından benim gibi ağlayıp dövün¬sün; ağlaya ağlaya ufukları çepeçevre dönüp dolaşsın.
2. Sabah vakti öten kuşların iniltileri dünyayı tutsun. Güller saçlarını başlarını yolsunlar, bülbül âh çekip feryat etsin.
3. Dağlar yas tutup, sümbüller saçlarını yolsun, ağlasınlar; sel gibi akan gözyaşlarını eteklerine döksünler.
4. Güzel huyunun kokusunu andıkça, Tatar miskinin göbe¬ğinin içi, derdinle lâlenin içi kapkara olsun.
5. Gül senin ayrılığın üzüntüsüyle yollara kulak verip dinle¬sin. Nergisin yaptığı gibi kıyamete kadar senin gelmeni beklesin.
6. İnci gibi gözyaşları döken göz ağlamaktan dünyayı denizlere döndürse, yine de senin gibi büyük, değerli bir inci meydana getirmez
7. Ey gönül, bu anda bana dost olan yalnız sensin. Gel bari ney gibi birlikte ağlayıp inleyelim.
8. Ahımız ve iniltilerimizin sesini göklere yükseltelim. Bu yedi bend, padişahın derdini çekenleri büsbütün coştursun.
Şiir ve Zihniyet: Osmanlı devletinde tahtta en uzun süre kalan 16. yüzyıl Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üzerine, aynı yüzyılda yaşayan Bâkî'nin ünlü mersiyesini okudunuz.
Şiirde dönemin zihniyetini yansıtan toplumsal, siyasi, askerî, ekonomi, sa¬nat, dil, din ile ilgili unsurlardan bazıları şunlardır:
• Birinci bendin altıncı beytinde "mülk-i saadet" ifadesinden, ekonominin iyi olduğunun, insanların refah içinde yaşadığının işaretidir.
• Dünyanın geçici oluşunun vurgulanması dönemin sanatçılarının dünyaya bakış açısının izleridir.
• Aynı beyitte padişahın atıyla dünyayı dolaşmasına değinmiştir. Bura¬dan Osmanlı'nın ulaşımını atlarla sağladığı ve ülkeleri fethedebilecek kadar güçlü bir devlet olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
• Bâkî'nin şiirlerinde Kanunî devrinin görkemli, zengin hayatını bulmak mümkündür. Bakî rahat ve ihtişamlı bir devrin şairi olduğunu hemen hissettirir.
• Bilindiği gibi 16. yüzyıl Osmanlı'nın her alanda (askeri, siyasi, kültürel, iktisat) en parlak dönemidir. Birinci bendin seki-zinci beytinde Avrupa ül¬kelerinden Macaristan ve Fransa'nın Osmanlı Devleti'nin büyüküğünü kabul ettiğini görüyoruz. Bu, dönemin siyasi görünümünün edebî esere yansımasıdır.
Şiirde Ahenk: Ahenk, aruz ölçüsü ve uyaklarla sağlanmıştır. Okuduğunuz şiir, "mefûlü fâilâtü mefâîlü fâilün" kalıbıyla yazıl-mıştır.
I. BENT:
nam ü neng a
bî-direng a
nevbahar-ı ömr x -eng: zengin uyak Terkiphane
rûy-ı lale - reng a
kuffar-ı Engerus x
eyledi Freng a
gülberg-ı ter gibi b gibi: redif Vasıta beyti
güher gibi b
IV. BENT:
bî-karâr c
nev-bahâr c
subh-dem x –ar: zengin uyak Terkiphane
hezar c
hem nefes x
zâr-zâr c
bülend d "-end": zengin uyak Vasıta beyti
bend d
Şiir Dili: Şiirde sözcükler; gerçek, yan ve mecaz anlamlarıyla kullanılmış, dizelerde sanatlı anlatımlara yer verilmiştir. Özel-likle 1. bentte Arapça ve Farsça sözcüklere, tamlamalara çokça yer verilmiştir. Öyle ki bu bentte "ey" sözcüğünün dışında Türkçe sözcük kullanılmamıştır.
Tenasüp (anlamca ilgili sözcüklerin aynı birimde toplanması) sanatına sıkça yer verilmiştir. Şair üçüncü beyitte hayatı kadehe, benzetiyor. Kadehin son yudumu gibi toprak olacağını söyleyerek sanatsal ifadelere yer veriyor. 1. bendin dördüncü beytinde paslanmış ayna, kaplan derisine benzetilmiştir.
ŞİİRDEKİ BENZETMELER
Benzeyen Kendisine Benzetilen
Dünyanın zevkleri tuzak
İnsan vücudu içki kadehi
Ecel taş
Kalp ayna
Kanunî aslan, baş süvari
Kanûnî'nin yüzü gül yaprağı
Kanûnî'nin vücudu elmas (mücevher)
Dördüncü bendin ilk beytinde ilkbahar bulutunun ağlamasında bir kişileşti-rilme söz konusudur. İkinci beytinde tenasüp sanatı vardır. "Nale, mürgan, sulh-dem, gül, âb u figan, hezar" sözcükleri anlamca ilgilidir. "Hezar" söz¬cüğüyle tevriye yapılmıştır. Hezar hem "bülbül", hem "binlerce" anl***** geliyor. Üçüncü beyitte, sümbüllerin saçını çözüp ağlaması kişileştirme (teşhis) sanatına örnektir. Dördüncü beyitte gül, insan gibi düşünülmüş (teşhis), intizar hem gözlemek hem de beklemek anlamında "tevriyeli" kul¬lanılmıştır. Aynı beyitle hüsnitalil sanatı da vardır.
Şiirde Yapı: Bu şiirin nazım şekli "terkib-i bencfdir. Nazım birimi de adından anlaşılacağı gibi "bent”tir. Alt birim olan "beyit-ler bir araya gelerek ana birim olan "benfi oluşturur. 5-15 arasında değişen bendlerden kurulur. Her bent genellikle 5-10 be-yitten oluşur. Bendler, "terkiphane" ve "vasıta" bölümle¬rinden meydana gelir. Vasıta beytinde, dizeler kendi aralarında uyak-lıdır. Va¬sıta beyti, her bendin sonunda tekrarlanırsa, nazım şekli "terci-i bend" adını alır. Terkib-i Bend, bir musammattır. Nazım birimi beyit değil, benttir.
Terkib-i bentlerde genellikle talihten ve hayattan şikâyetler, dinî, tasavvufi, felsefi düşünceler anlatılır, toplumsal yergilere yer verilir.
Kaynak:http://www.kulturforum.biz/2011/01/terkib-i-bend-kanuni-mersiyesi-ve.html
Fuzuli'nin Şikâyetnâme'si
(Osmanlıca: شکايت نامه) Fuzûlî'nin en önemli eserlerinden biridir. Kanuni Sultan Süleyman 1534 yılında Bağdat'ı fethettikten sonra Fuzûlî Osmanlı sarayının hizmetine girmiş ve padişaha kasidelersunmuştur. Padişah tarafından beğenilen kasideler karşılığında da 9 akçelik maaşla ödüllendirilmiştir. Ancak maaşını alamayınca, bürokrasiyi, rüşvetçiliği ve yozlaşmayı yeren kâfiyeli nesir tarzındaŞikâyetnâme 'yi yazmıştır. Eserin en bilindik cümlesi şöyledir:
- سلام وردم رشوت دگلدر ديو آلمادىلر
- Selâm verdim rüşvet değildir deyü almadılar
Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler. Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.
Dedim: - Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?
Dediler: - Bizim adetimiz böyledir.
Dedim: - Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.
Dediler: - Ey zavallı! Sana zulüm etmişler ve gidip gelme sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin.
Dedim: - Beratımın gereği niçin yerine gelmez?
Dediler: - Zevaittir, husulü mümkün olmaz.
Dedim: - Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?
Dediler: - Asitanenin masraflarından artarsa bizden kalır mı?
Dedim: - Vakıf malın dilediği gibi kullanmak vebaldir.
Dediler: - Akçamız ile satın almışız, bize helaldir.
Dedim: - Hesaba alsalar bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.
Dediler: - Bu hesap, kıyamette sorulur.
Dedim: - Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.
Dediler: - Ondan dahi korkumuz yoktur, katipleri razı etmişiz.
Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim ve mey'us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim.
Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eik%C3%A2yetn%C3%A2me
Kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eik%C3%A2yetn%C3%A2me
Yusuf Has Hacip / Kutadgu Bilig
Yusuf Has Hacib Karahanlı edip, şâir ve devlet adamı. Doğu Türkistan’daki Balasagun şehrinde, muhtemelen 1017 yılında doğdu. Asil bir Türk ve Müslüman âileye mensup olduğu tahmin edilmektedir. Balasagun’da tahsil ve terbiye gördü. Karahanlı hizmetine girip, ‘Has Hâcib’ unvânını almadan önce Balasagunlu Yûsuf, olarak tanındı.
Balasagunlu Yûsuf, kendini çok iyi yetiştirdi. Elli yaşlarındayken on sekiz ay içerisinde manzum olarak Kutadgu Bilig adlı meşhur eserini yazdı. Bu kitabı, Kaşgar’a gelip, 1070′te Karahanlı hükümdarı, edebiyat meraklısı Uluğ Kara Buğra Hana arz etti. Kara Buğra Han, Türklerin ahlâk hukuk ve devlet idâresi ile törelerini çok güzel olarak dile getiren eseri, Balasagunlu Yûsuf’a, sarayında okuttu. Kutadgu Bilig, Karahanlı Sarayında günlerce okunup, çok beğenildi. ‘Uluğ Has Hâcib’ unvânı ile başvezir yardımcılığı ile taltif edilerek, en yüksek Karahanlı devlet memuriyetlerinden biri verildi. Bu vazifesiyle ‘Yûsuf Has Hâcib’ olarak tanınıp, târih ve edebiyat literatürüne girdi.
Yûsuf Has Hâcib, İslâmî Türk edebiyatının, eseri elimize geçen ilk yazarıdır. Devrinin bilgin bir yazarı ve Türk tefekkür târihinin mümtaz bir düşünürüdür. Eserini, münâcât, nât, cihâr yâr-ı güzîn’i övme ile süslemiştir. Yûsuf Has Hâcib’in vefâtı muhtemelen 1077′dir.
Karahanlı dönemindeki yeni oluşum diğer alanlarda olduğu gibi kendisini edebiyatta da göstererek, özellikle bu dönemde önemli bir Türk-İslâm merkezi haline gelen Doğu Karahanlıların başkenti Kaşgar‘da, İslâmî Türk edebiyatının bilinen ilk eserleri -XI. yüzyıl ortalarında- Hakanî Türkçesi ile yazılmaya başlandı. Bunlardan biri Balasagunlu Yûsuf’un Balasagun’da iken yazmaya başladığı ve Kaşgar’a gelerek orada tamamlayıp 1069/1070′te Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han’a sunduğu Kutadgu Bilig’dır.
Eserin asıl bölümü on ikinci bâbdan itibaren başlamaktadır. Dört bölümden oluşan bu kısım, dört kişi arasında geçen bir münazaraya dayanmaktadır. Bunlar doğru yasayı temsil eden “Kün Togdı“, kut (saadet, ikbal ve devlet)’u temsil eden “Ay Toldı“, aklı ve bilgiyi temsil eden vezirin oğlu “Ög-dülmiş” ve kanaat ve akıbeti temsil eden vezirin akrabası “Odgurmış“tır. Eserde yer yer İslâm.öncesi Türk şiir geleneği tarzında nazmedilmiş dörtlüklere de rastlanmaktadır. Kutadgu Bilig’in bilinen üç yazma nüshası vardır. Bunlar şunlardır:
1. Viyana nüshası: Uygur harfleriyle 1439′da Herat’ta yazılan bu nüsha TDK tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır (Kutadgu Bilig Tıpkıbasım l. Viyana Nüshası,İstanbul 1942).
2. Kahire nüshası: İstinsah tarihi bilinmeyen bu nüsha Kahire’de bulunmuş olup Arap harfleriyle yazılmıştır. TDK (Kutadgu Bilig Tıpkıbasım III, Mısır Nüshası, İstanbul 1943) ve Kültür Bakanlığı (Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacib, Ankara 1993) tarafından tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır.
3. Fergana Nüshası: 1914 yılında Fergana’da Zeki Velidi Togan tarafından bulunan nüsha, Arap harfleriyle yazılmış olup başından birkaç yaprak eksiktir. Hacim itibariyle Kahire nüshasından daha hacimli olan bu nüsha da TDK
Eserin bu üç nüshası karşılaştırılarak tenkitli metni (Kutadgu Bilig I, Tıpkıçekimle Yapılmış 2. baskı, Ankara 1979) ve Türkiye Türkçesine çevirisi (Yusuf Has Hâcib Kutadgu Bilig, (Çeviri), Ankara 1988) Reşit Rahmeti Arat tarafından yayımlanmıştır.Reşit Rahmeti Arat tarafından hazırlanan indeksi ise Kemal Eraslan, Osman F. Sertkayave Nuri Yüce tarafından yayımlanmıştır (Kutadgu Bilig III İndeks, İndeksi Neşre hzr. Kemal Eraslan, Osman F. Sertkaya, Nuri Yüce, İstanbul 1979). Fikri Silahtaroğlu, eseriTürkiye Türkçesine manzum olarak uyarlamıştır (Günümüz Türkçesi ile Kutadgu Bilig Uyarlaması, Ankara 1996). A. Dilaçar, eserin yazıldığı dönem ile şairini tanıtıp mesneviyi değerlendirmiştir (Kutadgu Bilig İncelemesi. Ankara 1995). Ahmet B. Ercilasun ise,Kutadgu Bilig’de kullanılan Türkçe Fiiller üzerine bir çalışma yaparak neşretmiştir(Kutadgu Bilig Grameri -Fiil-, Ankara 1984).
Kaynak:http://www.cokbilgi.com/yazi/yusuf-has-hacip-kimdir-hayati-kutadgu-bilig/
2 Mayıs 2013 Perşembe
Ahmet Yesevî; Divan-ı Hikmet
HİKMET
Ol Kadirim kudret birlen nazar kıldıHurrem bolup yir astıga kirdim muna
Garip bendeng bu dünyadan güzer kıldı
Mahrem bolup yir astıga kirdim muna
Zâkir bolup, şâkir bolup Hak'nı taptım
Şiyda bolup, rüsva bolup candın öttim
Andın songra vahdet meydin katre tattım
Hemdem bolup yir astıga kirdim muna
Şiyda bolup, rüsva bolup candın öttim
Andın songra vahdet meydin katre tattım
Hemdem bolup yir astıga kirdim muna
Altmış üçke yaşım yitti bir künçe yok
Vâ-dirigâ, Hak'nı tapmay könglüm sınuk
Yir üstide, sultân min tip, boldum uluk
Pür gam bolup yir astıga kirdim muna
Vâ-dirigâ, Hak'nı tapmay könglüm sınuk
Yir üstide, sultân min tip, boldum uluk
Pür gam bolup yir astıga kirdim muna
Başım tofrak, cismin tofrak, özim tofrak
Köydüm yandım, bola'Imadım hergiz afak Hak
vaslıga yiter min tip ruhum müştak
Şemnem bölüp yir astığa kirdim mene
Köydüm yandım, bola'Imadım hergiz afak Hak
vaslıga yiter min tip ruhum müştak
Şemnem bölüp yir astığa kirdim mene
Ahmet Yesevi'nin Hayatı
Tam adı Ahmet bin İbrahim bin İlyas Yesevi'dir. Karahanlıların hüküm sürdüğü çağlarda Orta Asya'nın iktisadi, sosyal, siyasi ve medeni hayatında önemli bir yer tutan, Yesi şehri yakınlarında Sayram kentinde doğmuştur.[2] Babası Hace İbrahim Şeyh ve manevi babası Arslan Baba'nın vefatlerini müteakıb Buhara veSemerkant'ta Melametî-Kalenderî şeyhi olduğu iddia edilen Yusuf Hemedani'nin yanında eğitimini tamamladı.[3] Zaten Yesevi'nin Fakrname eserinde adları geçen Şakik-i Belhi, Ahmed-i Cami-i Namıki ve Kutb'ûd-Dîn Haydar gibi önemli şahsiyetlerin Melametî-Kalenderî çevrelere mensup oldukları da kaynakların verdiği bilgilerdir.[4] Hatta bu müridlerden Kutb'ûd-dîn Haydar, 12. yüzyıldan itibaren Kalenderîliğin en yaygın ve faal kolunu oluşturan Haydarîliğin kurucusudur.[5]
Anadolu'ya hiç gelmemiş olmasına rağmen Anadolu'da da tanınan ve sevilen Ahmet Yesevi, yaygın olan kanaate göre, Mevlânâ, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veligibi Anadolu ekollerini ve Aleviliği etkilemiştir.
Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet adıyla yüzyıllar sonra derlenecek olan Hikmetleri aracılığıyla Türklere İslam'ı kolaylaştırarak benimsetmiştir. Bunun için İslam inancını, Türk gelenek, inanç ve yaşam tarzı ile uygun biçimde sentezleme yolunu seçmiştir Üstelik bu yolu seçen kimi din alimleri sapkınlıkla ve dinden çıkmakla suçlanmasına rağmen Yesevi başarıyla yolunu (tarikatını) kurmuş ve geliştirebilmiştir. Eski Türk inanışlarından, adetlerinden bir kısmını İslam dininin içine dahil ederek, dinlerini yeni değiştirmiş olan Türk topluluklarına dinin özünü yani felsefi yönünü tanıtmıştır.
Türkistan Türklerinin İslam’ı kitleler halinde kabul etmeye başladığı 10. yüzyıl, Türk dünyası için tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Bu yüzyıldan itibaren Türkler, kendilerine özgü bir İslamiyet anlayışını benimsemişler, günümüz de dahil olmak üzere, Türklerin sosyal yaşayışları da, kurdukları devletler de, ne eski Türklerinkine, ne de Araplarınkilere benzemiştir
Yesevi, Arapça ve Farsça'yı çok iyi bilmesine rağmen eserlerini Türkçede vermiştir
Kur'an
El yazması. Türkçe Tercümeli. Env.No. 19. 38 x 25cm. Osmanlı. 1561.
Hattatı: Egribozlu Mehmed bin Yusuf.
Kahverengi deri cildi şemse ve salbek motiflidir. Kağıdı ipek aharlıdır. Metin sülüs ile yazılmış ve cetvel içerisine alınmıştır. Kelimelerin altlarında Türkçe mealleri bulunan Kur'an-ı Kerim'in ketebe ve vakıf kaydı bulunmaktadır.
Subhatü'l-Ebrâr.
Nureddin Abdurrahmân Câmi. Env. No. 123. 22 x 13 .5 cm. Osmanlı. 1537.
Koyu yeşil renkli cildin kenarları zencirek motiflidir. Kağıdı aherli, filigranlı krem renklidir. Metin iki sütun halinde 15 satır nestalikle yazılıdır. Yazmada, Musa Peygamber ile Şeytan, İbrahim Peygamber ile ateşperest rahip, Zünnun ile âşık, Arapça bilmeyen İranlı ve Köylü ile Kentlinin resmedildiği 5 resim bulunmaktadır.
Hadîkatü’s Sü’eda
Mehmed bin Süleyman Fuzûli. Env. No. 101. 26 x 14 ,5 cm. Osmanlı.1585.
Kahverengi deri cildi oval dilimli şemse ve salbek motifleriyle süslüdür. Kağıdı aherli krem renklidir. Metin 21 satır halinde nesihle yazılmıştır. 1b sayfasında bulunan tezhibi altın, mavi, siyah ve bordo renkli hatayî ve rûmî motiflerle bezenmiştir. Yazmada İsmail'in kurban edilmesi, Yusuf ile Yakub'un ayrılması, Yusuf'un kuyuya atılması, Yakub'a Yusuf'un öldüğünün söylenmesini konu alan 4 resim bulunmaktadır.
Mecmua
Env. No. 102. 29 x17 cm. Osmanlı. 1687.
Hattatı. Muhammed bin Ahmed.
Bordo renkli deri cildi şemse ve salbek motiflidir. Kağıdı filigranlı ve beyaz renklidir. Yazmanın içerisinde boyalarla yapılmış süslemeler, hat örnekleri, mühürler ve bazı risaleler yer almaktadır.
Tesâvir-i Âl-i Osman
Env. No. 114. 36.5 x 26 cm. Osmanlı. 19.yy.
Cildi yeşil renkli kumaşla kaplanmıştır. Albüm de otuz bir Osmanlı Padişahının suluboyayla yapılmış otuz iki portresi yer almaktadır. Sultan II. Mahmud iki farklı kıyafetle resmedilmiştir. Resimlerin arka sayfasında padişahların doğum, tahta çıkış, tahttan iniş, ölüm tarihleri, saltanat süreleri ve gömülü oldukları türbeler yazılıdır. Albümün, Konya Müze Müdürlüğü tarafından tıpkı basımı yaptırılmıştır.
Evrâd-ı Mevlâna
Env.No. 1069.17 x 12 cm. Osmanlı. 1886.
Hattatı: Osman Selahaddin.
Kırmızı deri cildin kapaklarında ve mıklebinde oval bezeme içerisinde Destarlı Mevlevi sikkesi yer almaktadır. Kağıdı aherli koyu samanî renklidir. Birinci sayfada serlevha tezhibin ortasında yeşil destarlı Mevlevi sikkesi resmedilmiştir. Metin nesihle 11 satır olarak yazılmıştır. Ketebe kaydı vardır. Evradın 18a ve 19b sayfasında evradın okunması için Dürr-i Aden Hanım'a Yenikapı Mevlevhanesi Şeyhi Osman Selahaddin tarafından verilen icazet yazılıdır.
Kur'an
El yazması. Env.No.3. 67 x 42 cm . Osmanlı.1557.
Hattatı: Seyyid Ahmedi Şîrazi oğlu Seyyid Mîreki.
Kur’an Damat Rüstem Paşa tarafından Mevlâna Dergâhına vakfedilmiştir. Kahverengi deriden yapılmış cildi mıkleplidir. Cildin her iki kapağında gömme tekniğinde şemse ve salbek motifleri yer almaktadır. Cildin tüm yüzeyi altın varaklı olup düğümlü Çin bulutu motifleriyle süslenmiştir. Kağıdı aharlı sultani ipektir. Metin sülüs ve nesih hat ile 13 satır olarak yazılmıştır. İlk dört sayfası tezhiplidir.
Kur’an
El yazması. Env. No. 1149. 14 x 10 cm . Osmanlı. 1835.
Hattatı: Hafız Mustafa Şevki.
Kırmızı renkli deri cildi mıkleplidir. Cilt kapaklarında şemse ve salbeklerin kenar çizgisi üzerine altın noktalar kakılmıştır. Kağıdı ince ve sarı renklidir. İlk iki sayfası tam olarak tezhiplidir. Metin nesihle 15 satır olarak yazılmıştır.
Kur’an
El Yazması. Env.No. 16.19.5 x 14 cm. Selçuklu. 1268.
Hattatı: Yakut-el Mustasami.
Kahverengi deri cildi Selçuklu dönemi cildi değildir. 19.yy cilt özelliklerine sahiptir. Kağıdı ipek aharlı olup 437 sayfadır. Metin nesih hat ile 20 satır olarak yazılmıştır. İlk dört sayfası tezhiplidir.
Kur’an
El yazması. Env. No. 1478. 16.5 x 11 cm. Osmanlı. 1767.
Hattatı: Cezayirli Mehmet Oğlu İsmail.
Kırmızı renkli deri cildi mıklepli olup kapaklarında altın varaklı şemse ve salbek motifleri bulunmaktadır. Kağıdı aharlı, filigranlı ve sarımsı renklidir. Kur'an nesih hatla siyah zemin üzerine gümüşle yazılmıştır. İlk iki sayfası tezhiplidir.
Divan-ı Kebir
El yazması. Env. No. 72. 30 x 20 .5 cm. Osmanlı. 1854.
Hattatı. Mehmed Fehmi Dede.
İşkodralı Mustafa paşanın vakfı olan Divanı Kebirin cildi kahverengi deriden yapılmıştır. Kapaklarda oval biçimli şemse ve köşelerde iç içe geçmiş yaprakların arasında çiçet motifleri bulunmaktadır. Kağıdı ipek aharlı ve sarı renklidir. Metin dört sütun üzerine talik ile yazılmıştır. Ketebe ve vakıf kaydı bulunmaktadır.
Sekizinci sayfanın başlık tezhibinde sehpa üzerinde yeşil destarlı Mevlevi sikkesi yer almaktadır.
Divan-ı Sultan Veled
El yazması. Env. No. 75. 31 x 21 cm. Beylikler. 1390.
Hattatı. Ahmed bin Muhammed.
Kırmızı deri ciltlidir. Kapakları ile mıklebinde gömme olarak şemse ve salbek motifleri bulunmaktadır. Kağıdı filigranlı, açık sarı renklidir. Metin dört sütun üzerine 27 satır olarak nesihle yazılmıştır. Birinci ve ikinci sayfasında daire içerisine alınmış sekiz kollu madalyon, altın varakla tezhiplidir. Ketebe ve vakıf kaydı bulunan divanın 1, 2, 3, 20, 35, 49, 62, 70, 79, 83, 86, 119, 150, 161, 173, 188 ve 226 sayfaları tezhiplidir.
Kur'an
El yazması. Env. No. 1095.11.5 x 10 .5 9. yy.
Ebru karton ciltlidir. Ceylan derisi üzerine Meryem Suresi kufi ile yazılmıştır. 16 sayfadır. Her sayfada 6 satır yazı bulunmaktadır.
Kur’an
El yazması. Env. No. 1510. 36.5 x 27 cm . Selçuklu. 1128.
Kahverengi deri cildi şemseli ve salbeklidir. Cilt tamir görmüş ve yıpranmış durumdadır. Kağıdı aharlı ve koyu samani renklidir. Metin sülüsle 15 satır olarak yazılmıştır. İlk iki sayfası tezhiblidir. İkinci sayfa tamir görmüştür. Kur'an-ı Kerim'in aşere ve cüz gülleri tezhiplidir. Hattatı belli değildir.
Kur’an
El yazması. Env.No. 12. 48.5 x 31 cm. Selçuklu. 1314.
Hattatı. İsmail bin Yusuf. Konya şehrinde yazılmış çok kıymetli yazmalardan birisidir. İki cilt olarak yazılmıştır. Kahverengi deri ciltler mıklebsiz olup, geometrik ve bitkisel süslemelere sahiptir. Kağıdı aharlı ve beyaz renklidir.
Metin sülüsle 7 satır olarak yazılmıştır. Birinci sayfası bütün olarak geometrik tarzda tezhiplenmiştir. İkinci ve üçüncü sayfaların kenarları tezhiplidir. Kur'an-ı Kerim'in secde ve hizip yerleri madalyon biçiminde tezhiplenmiştir. Birinci cild 826, ikinci cild 801 sayfadır.
Bazı sureler Farscaya tercümelidir. İkinci cildin 800 ncü sayfasında madalyon gerisinde "Konyalı Gazi oğlu Yakup tarafından" tezhip edildiği yazılıdır. 801. sayfada madalyon içerisinde bulunan ketebe kaydında şunlar ifade edilmektedir: "Bu Kur'an-ı Kerim'i Tanrı onun bereket ve burhanını yüceltsin Karaman oğlu Mahmut oğlu cihanın asıl soylarından hükümdar ve sultanların kardeşi, islam ve müslümanların yardımcısı, din ve devletin şecaatlısı, saliklerin, bilginlerin, gazi ve mücahitlerinkoruyucusu, dostu ve sığınağı, azgın ve inatçıları kahir ve helak eden, hak yolunda çalışan, hudutlar bekçisi, muzaffer, mansur, müeyyet, adaletli, bilgin ve ümeranın büyüklerinden olan Halil'in, Tanrı onun sancaklarını yükseltsin, devletini kuvvetlendirsin, okuması için 714 yılı aylarında, kulların fakiri Yusuf oğlu İsmail, Konya şehrinde yazdı."
16. Kur’an
El Yazması. Env. No. 7. 33 x 24 cm . Osmanlı. 1452.
Hattatı. Hicazlı Abdullah oğlu Ahmed.
Kahverengi deriden yapılmış cildi mıkleblidir. Cildin her iki yüzünde etrafı tığlı şemse motifi yer almaktadır.
Kağıdı aharlı ve samani renklidir. Metin nesih ve sülüsle 15 satır olarak yazılmıştır. İlk iki sayfası mavi zemin üzerine palmet ve rumilerle tezhiplidir.
Vakıf ve kebe kaydı bulunan Kur'an-ı Kerim Edirne şehrinde yazılmıştır.
Kur’an
El yazması. Env.No.2. 41 x 29 cm . Osmanlı. 1544.
Hattatı. Ali Rumi kızı Fatıma.
Lake cildi şemseli ve salbeklidir. Cildin yüzeyi hatai motifleriyle bezenmiştir. Kağıdı aharlı ve samani renklidir. İlk iki sayfası tezhiplidir. Metin nesih ve sülüsle 17 satır olarak yazılmıştır. Sahife kenarlarında hizp ve cüz gülleri tezhiplidir.
Rüstem Paşa tarafından Mevlana Dergahı'na vakfedilen Kuranı Kerim Fatıma isimli bir hanım tarafından yazılmıştır.
Kur’an
El yazması. Env.No. 39. 20 x 12 .5 cm. Osmanlı. 1672.
Hattatı. İsmail bin Ali.
Kahverengi deri cildi mıkleblidir. Cilt kapaklan altın yaldızla yapılmış asma yaprakları ve üzüm salkımı motifleriyle bezenmiştir. Kağıdı ipek aharlı ve samani renklidir. Metin sülüs ve nesih ile 11 satır olarak yazılmıştır. İlk iki sayfası tezhipli olan Kuranı Kerim Mısır valisi Muhammed Ali Paşa'nın beylerinden Suphi Bey'in vakfıdır.
Kur’an
El Yazması. Env. No. 35. 16.5 x 11 cm. Osmanlı.1851.
Hattatı. Mehmed Nuri.
Kahverengi deri cildi barok tarzda iri kıvrım dallı yaprak motifleriyle bezenmiştir. Kağıdı aharlı ve samani renklidir. Metin nesih ile 15 satır olarak yazılmıştır. İlk iki sayfası bakır renkli zemin üzerine iri dal ve yapraklarla tezhiplidir. Ketebe ve vakıf kaydı bulunan Kur'an-ı Kerim Konya'nın eski valilerinden Eyüp Paşazade Mustafa Celaleddin tarafından Şems-i Tebrizi Türbesi'ne vakfedilmiştir.
Kur’an
El yazması. (Sancak Kur'an) Env. No. 43. 4.3 cm . Osmanlı. 17. yy.
Gümüş muhafazalı Kur'an-ı Kerim karton ciltlidir. Kağıdı aharlı açık samani renklidir. İlk iki sayfası tezhiplenmiş olan Kur'an-ı Kerim gubari hat ile yazılmıştır. Ketebe kaydı yoktur.
Mevlana Yazma Eserleri
Mesnevi
El yazması. Env. No. 51. 49.5 x 32 .5 cm. Selçuklu.1278.
Hattatı. Mehmed bin Abdullah Konevi. Hz. Mevlâna Mesnevi hakkında soru soran müridine şöyle cevap vermiştir: "Mesnevi harften, sesten, sözden kesilince derya olur. Ondan sonra o sözü söyleyen, o sözü dinleyen ve o söz, hepsi birden can olur." Hz. Mevlâna'nın ölümünden beş yıl sonra yazılmış olan bu Mesnevi nüshası "Nüsha-i Kadîm" olarak kabul edilmektedir. Mehmet bin Abdullah Konevi hattı ile yazılmış olan Mesnevi altı cilt bir arada toplanmıştır. Mesnevi’nin kırmızı deriden yapılmış olan mıklebli cildi orijinal cildi olmayıp XVIII. Yüzyılda Osmanlı döneminde yapılmıştır. Nesih hat ile yazılmış olan Mesnevinin 1.2.3.4.5.6 sayfaları tam tezhiplidir. Diğer sayfalarda başlık tezhipleri bulunmaktadır.
Mesnevi
El yazması. Env. No. 1177. 31 x 23 .5cm. Selçuklu. 1323
Hattatı: Sultan Veled'in azatlı kölesi Abdullah oğlu Osman.
Mesnevinin siyah deriden yapılmış cildi, 1976 yılında Necmeddin Okyay tarafından yapılmıştır. Kağıdı fligransız koyu samani renktedir. Yazısı nesih hat ile yazılmıştır. Tezhipleri geometrik ve bitkisel motiflidir. Her sahifede 25 satır, her satırda iki beyit vardır. Altı cilt bir aradadır.
Mesnevi
El yazması. Env. No. 53. 42.5 x 30.5 cm . Beylikler. 1382.
Hattatı: Hasan bin Ahmed el Kirimi.
Şemsi Tebrizi Türbesi'nden Mevlâna Müzesine getirilen Mesnevinin cildi, kahverengi deriden yapılmış ve mıkleblidir. Her iki kapakta gömme olarak salbekli şemse motifi bulunmaktadır. Kâğıdı aharlı ve açık samani renklidir. Yazısı nesihle yazılmıştır. Ketebe kaydı 425 sayfada yer almaktadır.
Mesnevi
El yazması. En.No. 2857. 25 x 18 cm. Türkistan. 1490.
Hattatı: Muhammed oğlu Katip Hasan.
1981 yılında Nasrullah Yasa adına müzeye hediye edilmiştir. Kahverengi deriden yapılmış cildin kapaklarında ağaç ve çiçek motiflerinin arasında aslan, tavşan, ejder gibi hayvan figürleri bulunmaktadır. Metin dört sütün üzerine talik ile yazılmıştır. Her sütunda 23 satır vardır. Mesnevinin 1b ve 2a sayfası serlevha biçiminde tezhiplidir. Tezhip türkuaz renklidir.
Mesnevî
El yazması. Env. No. 58. 32 x 21 cm . Osmanlı. 1552.
Hattatı. Konyalı Ali Oğlu Mevlevi Bâli Dede.
Kahverengi deri cildi mıkleblidir. Kapaklarında şemse ve salbek motifi vardır. Kâğıdı aharlı sultani abadisidir. 579 sayfa olan Mesnevinin metni nesihtir. Yazılar dört sütun üzerine düzenlenmiş olup metnin etrafı kırmızı mürekkepli cetvelle çevrilmiştir. 4, 92,175, 283, 371, 471 sayfaları tezhiplidir. Mesnevinin vakıf kaydı ilk sayfasında, ketebe kaydı son sahifesinde yazılıdır.
Mesnevi
El yazması. Env. No. 61.15 x 8.5 cm . Osmanlı.1607.
Hattatı. Kerim bin İbrahim Mutavatın-ı Halcanı.
Çâker-i Hanedan-ı Ali Osman Davut bin Allahverdi tarafından vakfedilen Mesnevinin cildi siyah deriden ve mıkleblidir. Kapaklarında şemse ve salbek motifi bulunan cildin iç kapakları, kırmızı renkli deridir. Şemse, salbek ve köşebentleri katı tekniğinde süslenmiştir. Metin iki sütun üzerine 17 satır olarak nesihle yazılmıştır. Ketebe ve vakfiye kaydı bulunan Mesnevinin 1. 2. 3. 4. 130. 131. 132, 133. 134. 249. 250. 251. 252, 403. 404. 405. 406. 407. 408, 529. 530. 531. 532. 667. 668. 669. 670 sayfaları tezhiplidir
Mesnevî
El yazması. Env. No. 63. 21.5 x 12 cm.Osmanlı. 1682.
Hattatı. Abdurraif bin Abdulgafur el Ahmed Abadi.
Siyah deri cildin kapaklarında bulunan şemse ve salbek motifi kırmızı boyalıdır. Cildin içi ebrulu kağıtla kaplıdır. Kağıdı ipek sultani aharlıdır. Mesnevinin metni dört sütün üzerine talik ile yazılmıştır. Vakfiyesi ve ketebe kaydı vardır.1, 109, 110, 205, 206, 329, 330, 407, 408, 519, 520 sayfaları tezhiplidir.
Mesnevi
El yazması. Env. No. 65. 20 x 12 .5 cm. Osmanlı. 1851.
Hattatı. Hüseyin bin Cafer Tebrizi.
Cildi kırmızı deriden yapılmıştır. Kapaklar ve mıklebi altın yaldızla baklava deseni tarzında süslenmiştir. Kağıdı ipek aharlıdır. Metin dört sütun üzerine Talik ile yazılmıştır. Vakfiyesi ve ketebe kaydı bulunan Mesnevinin 1, 3, 5, 6, 7, 123, 124, 127, 128, 133, 234, 235, 236, 237,238, 377, 378, 379, 380, 381, 494, 495, 496, 497, 632, 633, 634, 635, 636, 779, 780, 781 784, 785, 786 ve 787 sayfaları tezhiplidir.
Mesnevî
El yazması. Env. No. 81.34 x 21.5 cm . Osmanlı. 1847.
Hattatı. Buharalı El hac Mehmed Arif.
Mesnevî şerhinin 5.cildidir. Lake olan cildi mıklebsizdir. Cilt kapaklarında ortada kırmızı ve beyaz renkli güllerle küçük çiçeklerin bulunduğu dikdörtgen alan kırmızı mürekkeple yazılmış beyitlerin bulunduğu bordürle çevrilidir. Bunun dışında yer alan geniş bordürde siyah zemin üzerine serpiştirilmiş yıldız motifleri yer almaktadır. Cildin iç kapaklarında semseli ve salbekli süsleme bulunmaktadır. 162 sayfa olan Mesnevi talik ile yazılmıştır. Tezhibi bulunmamaktadır.
Divan-ı Kebir
El yazması. Env.No. 68. 46 x 32 cm . Beylikler. 1366.
Hattatı. Hasan bin Osman el Mevlevi.
Kahverengi deri cildi şemse ve salbek motiflidir. Kağıdı filigransız, aharlı ve koyu samani renklidir. Metin dört sütun üzerine nesih ile yazılmıştır. Yazılar kırmızı mürekkeple cetvel içerisine alınmıştır. Divanı Kebirin bazı sayfaları tam, bazı sayfaları yarım sayfa tezhiplidir. Pek çok sayfasına başlık tezhibi yapılmıştır. Ketebe ve vakıf kaydı bulunmaktadır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)